8 Eylül 2009

İnsanlık Nehri


Çağlar boyunca yankılanan üzücü hatta korkutucu ve kırık aşk hikayelerine rağmen, nasıl da dünya her gün yeni cesur aşk hikayelerine sahne olur.

Yaşamı boyunca aşk kırıklıkları yaşasa da insan, yine de yaşamının son anına kadar kelebek gibi umutla aşka uçar!


Her bir insanın yüreğinde hiç sönmeyen bu Sevgi Ateşi nedir?


Zulmün, açlığın, savaşın ortasında en karanlık gününü yaşayan bir şehirde, bir bebek nasıl da gülümseyerek doğar?
Yıkımın ortasında doğan bu Yaratıcı Güzellik neyin sembolüdür?


Yorucu ve ağır bir günün üzerimize yapışmış tozlu ağırlığına rağmen, bir bebeğin gülümseyişini görünce veya bir çiçeğin narin kokusunu alınca, içimize ve dışımıza yayılan bu Güzelliğin Kaynağı nedir?


Binlerce yıl acılarla geçen nice yaşamlara sahne olmuş insanlık, bir nehir gibi hala akmaya devam ediyor.
Kimi zaman bu nehrin kıyıları cennet bahçelerini andırıyor; kimi zaman çöl oluveriyor bir tek çiçek açmıyor.
Ama nehir akmaya devam ediyor!


Çok özlediği sevgiliye coşar gibi akıyor; kendini, içindeki nice yaşamları feda ederek akıyor. 
Kıyıları ne halde olursa olsun, akmaya devam eden bu İnsanlık Nehri eğer Güzellik ve Sevgi olmasaydı akabilir miydi?


İçinde, dışında ne yaşansa yaşansın, akmaya devam eden bu canlı nehir, eğer Güzellik ve Sevgiyi somut olarak hissetmeseydi akabilir miydi?

İnsanlık Nehri, insanın özü Temizlik, Güzellik ve Sevgi olduğu için her şeye rağmen akıyor.
Ve Temizlik, Güzellik ve Sevgi sonsuz kavramlar olduğu için, yaşam sonsuzdan sonsuza akıyor. Her ne kadar günlük konsantrasyonlarımız, hatta bazen yaşam amacımız maddi konular olsa da, gerçek mutluluğu bu Öz Değerlerimizin farkına varıp onları yaşayınca buluyoruz.
İnsan birey olarak bu öz değerlerin farkında olsa da, olmasa da yaşam bu öz değerlerin – Temizlik, Güzellik ve Sevgi sayesinde akıyor.

Her şeye, her yaşanana rağmen Özünü, Özünün Güzelliklerini fark eden, seven, onu görüp kucaklayan, koruyanlara selam olsun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder