13 Aralık 2012

Anka ve Seana'nın Maceraları

ANKA uzay gemisi yıldızlar arasında dolaşıyordu. Bir yıldızdan bir başkasına uçarken kanatlarından uçuşan rengarek ışıklar yıldızları gıdıklıyor ve gülümsetiyordu.

ANKA uzay gemisi aynı zamanda Uzaylı Kamplumbağa’nın eviydi. Uzaylı Kamlumbağa uçmayı ve parıldayan yıldızları çok severdi.
Bir zaman Uzaylı Kaplumbağa Dünya’nın yanından geçiyordu. Yıldızlar gibi parıldamadığı halde Dünya çok güzel ve sevimli görünüyordu.
Kendi bir yıldız olmadığı halde bu kadar sevgi dolu görünen Dünya’yı merak eden Uzaylı Kaplumbağa Dünya’ya gitmeye karar verdi. Anka’dan Dünya’ya gitmelerini rica etti. Böylece Anka uzay gemisi rotasını Dünya’nın göklerine çevirdi.
ANKA uzay gemisi yıldız gibi kayarak yeryüzüne indi. İndiği yer minik Seana’nın evinin balkonuydu.
Seana Anka’yı görünce çok heyecanlandı, hiç böyle sevimli ve güzel birşey görmemişti. Uzaylı kaplumbağa içinden çıktı ve kocaman gülümseyerek Seana’ya baktı, “Dünya’da ne güzel çocuklar var, demek güzelliği ondan...” diye düşündü.
“Merhaba sevimli arkadaşım”
“Merhaba” dedi Seana, “Bugün benim doğumgünüm, doğumgünümü birlikte kutlayabilir miyiz?”
“Evet, elbette doğum gününü birlikte kutlarsak çok sevinirim.” Diye yanıtladı uzaylı kaplumbağa.
“Keşke benim doğum günüme yunus balığı, dinazor ve ejderha da katılabilseydi...”
Çok şaşırdı Uzaylı Kaplumbağa “İstersen uzay gemisiyle gidip onları getirebiliriz!”
Bu fikre çok sevinen Seana ve Uzaylı Kaplumbağa birlikte uzay gemisine bindiler.
Anka onları koca okyanusun ortasına indirdi. Uzaylı kaplumbağa ile Seana geminin üzerine çıktılar ve etrafı seyredaldılar. Okyanus öyle büyük, öyle derin görünüyordu ki içleri huzur doldu.
Tam etrafta hiçkimsenin olmadığını düşünüyorlardı ki, bir yunus üzerinde minik bebek yunusla zıplaya zıplaya onlara doğru yaklaştı.
Yunuslara “Merhaba” dediler.
“Merhaba” diye yanıtlayan anne yunus balığı bir taraftan yükselip suyun üstünde atlamaya ve bebeğini eğlendirmeye devam ediyordu.
Seana “Bugün benim doğum günüm, bizimle birlikte kutlamak ister misiniz?” diye sordu.
Hep bir ağızdan “Elbette!”diye bağırdılar.
Yunuslar içinde kocaman renkli bir akvaryum olan Anka’nın içine girdiler. Anne yunus bebeği ile oynamaya devam ederken Uzaylı Kaplumbağa ve Seana Anka’nın birbirlerine bakıp kucaklaştılar ve Anka’dan dinazorlar çağına gitmesini istediler.
Dinazor Çağı’nda kah uzun boylu, kah kısacık boylu, kah uçan kah koşan, kah yemek yiyen kah oynayan birçok dinazor vardı.
Dinazorlardan biri ile arkadaş oldular. Birlikte koştular, oyunlar oynadılar, ona ellerinden ot yedirdiler. Hem Seana ve hem de Uzaylı Kaplumbağa onu çok sevdi. Bu sırada ağacın arkasında saklanıp onları hayranlıkla seyreden minik ejderhayı farketmediler.
Seana “Bugün benim doğum günüm, bizimle birlikte kutlamak ister misin?” diye sordu.
Dinazor coşkuyla “Elbette!”diye haykırdı.

Dinazor ülkesinden ayrılmak üzere iken bir ağacın arkasına saklanmış minik ejderha peşlerinden koşup onlara yetişti, “Hey çocuklar, ben de sizinle gelip doğum günü kutlamasına katılabilir miyim? Ben de sizinle oynamak istiyorum.”
Uzaylı kaplumbağa, Seana, dinazor, yunuslar hep birlikte ve sevinçle “Elbette!” diye bağırdılar.
Birlikte çok büyük bir pasta hazırladılar. Seana yumurtaları kırdı, yunuslar şekeri, unu, sütü ve diğer tüm malzemeleri kattı, uzaylı kaplumbağa malzemeleri çırptı, ejderha ağzından çıkan kocaman bir alevle pastayı pişirdi. Dinazor ise pastaya mumları dizdi.
İşte pasta hazırdı!
Ejderha ağzından çıkan minik alevlerle bu defa pastanın mumlarını yakıverdi.
Sonra hep beraber şarkı söyleyip bağırmaya başladılar: “İyi ki doğdun Seana! İyi doğdun Seana! İyi ki doğdun, iyi ki doğdun, iyi ki doğdun Seana!” ve şarkı bitince el çırpmaya yerlerinde hoplamaya ve dans etmeye başladılar.
Seana çok mutluydu, “İyi ki varsınız dostlarım, siz dostlarım doğum günümün en değerli hediyelerisiniz!” dedi ve dostlarıyla kucaklaştı.
Uzaylı kaplumbağa bir sürprizleri daha olduğunu söyleyerek Anka’dan yıldızlara uçmasını rica etti. Anka uzay gemisi yıldızlar arasında gezerken Seana, ejderha, dinazor ve yunuslar yıldızların ve kozmosun güzelliğini seyredaldılar.
Ertesi sabah Seana sıcacık yatağında uyandı ve “teşekkür ederim uzaylı kaplumbağa, teşekkür ederim Anka, teşekkür ederim dostlarım, bana harika bir doğum günü yaşattınız! İyi ki vardınız!” diyerek gülümsedi.
Soul doesn't need to speak load...
Soul speaks only to the heart...
That's why we can hear him only from our heart...

Listen to your soul from your heart,
for that it's enough to become silent...
Could you be in peace... in every situation...
Could you be in peace always... like a tree...