Bir zaman Uzaylı Kaplumbağa Dünya’nın yanından geçiyordu.
Yıldızlar gibi parıldamadığı halde Dünya çok güzel ve sevimli görünüyordu.
Kendi bir yıldız olmadığı halde bu kadar sevgi dolu görünen
Dünya’yı merak eden Uzaylı Kaplumbağa Dünya’ya gitmeye karar verdi. Anka’dan
Dünya’ya gitmelerini rica etti. Böylece Anka uzay gemisi rotasını Dünya’nın
göklerine çevirdi.
ANKA uzay gemisi yıldız gibi kayarak yeryüzüne indi. İndiği
yer minik Seana’nın evinin balkonuydu.
Seana Anka’yı görünce çok heyecanlandı, hiç böyle sevimli ve
güzel birşey görmemişti. Uzaylı kaplumbağa içinden çıktı ve kocaman
gülümseyerek Seana’ya baktı, “Dünya’da ne güzel çocuklar var, demek güzelliği
ondan...” diye düşündü.
“Merhaba sevimli arkadaşım”
“Merhaba” dedi Seana, “Bugün benim doğumgünüm, doğumgünümü
birlikte kutlayabilir miyiz?”
“Evet, elbette doğum gününü birlikte kutlarsak çok
sevinirim.” Diye yanıtladı uzaylı kaplumbağa.
“Keşke benim doğum günüme yunus balığı, dinazor ve ejderha
da katılabilseydi...”
Çok şaşırdı Uzaylı Kaplumbağa “İstersen uzay gemisiyle gidip
onları getirebiliriz!”
Bu fikre çok sevinen Seana ve Uzaylı Kaplumbağa birlikte
uzay gemisine bindiler.
Anka onları koca okyanusun ortasına indirdi. Uzaylı
kaplumbağa ile Seana geminin üzerine çıktılar ve etrafı seyredaldılar. Okyanus
öyle büyük, öyle derin görünüyordu ki içleri huzur doldu.
Tam etrafta hiçkimsenin olmadığını düşünüyorlardı ki, bir
yunus üzerinde minik bebek yunusla zıplaya zıplaya onlara doğru yaklaştı.
Yunuslara “Merhaba” dediler.
“Merhaba” diye yanıtlayan anne yunus balığı bir taraftan
yükselip suyun üstünde atlamaya ve bebeğini eğlendirmeye devam ediyordu.
Seana “Bugün benim doğum günüm, bizimle birlikte kutlamak
ister misiniz?” diye sordu.
Hep bir ağızdan “Elbette!”diye bağırdılar.
Yunuslar içinde kocaman renkli bir akvaryum olan Anka’nın
içine girdiler. Anne yunus bebeği ile oynamaya devam ederken Uzaylı Kaplumbağa
ve Seana Anka’nın birbirlerine bakıp kucaklaştılar ve Anka’dan dinazorlar
çağına gitmesini istediler.
Dinazor Çağı’nda kah uzun boylu, kah kısacık boylu, kah uçan
kah koşan, kah yemek yiyen kah oynayan birçok dinazor vardı.
Dinazorlardan biri ile arkadaş oldular. Birlikte koştular,
oyunlar oynadılar, ona ellerinden ot yedirdiler. Hem Seana ve hem de Uzaylı Kaplumbağa
onu çok sevdi. Bu sırada ağacın arkasında saklanıp onları hayranlıkla seyreden
minik ejderhayı farketmediler.
Seana “Bugün benim doğum günüm, bizimle birlikte kutlamak
ister misin?” diye sordu.
Dinazor coşkuyla “Elbette!”diye haykırdı.
Dinazor
ülkesinden ayrılmak üzere iken bir ağacın arkasına saklanmış minik ejderha
peşlerinden koşup onlara yetişti, “Hey çocuklar, ben de sizinle gelip doğum
günü kutlamasına katılabilir miyim? Ben de sizinle oynamak istiyorum.”
Uzaylı kaplumbağa, Seana, dinazor, yunuslar hep birlikte ve
sevinçle “Elbette!” diye bağırdılar.
Birlikte çok büyük bir pasta hazırladılar. Seana yumurtaları
kırdı, yunuslar şekeri, unu, sütü ve diğer tüm malzemeleri kattı, uzaylı
kaplumbağa malzemeleri çırptı, ejderha ağzından çıkan kocaman bir alevle
pastayı pişirdi. Dinazor ise pastaya mumları dizdi.
İşte pasta hazırdı!
Ejderha ağzından çıkan minik alevlerle bu defa pastanın
mumlarını yakıverdi.
Sonra hep beraber şarkı söyleyip bağırmaya başladılar: “İyi
ki doğdun Seana! İyi doğdun Seana! İyi ki doğdun, iyi ki doğdun, iyi ki doğdun
Seana!” ve şarkı bitince el çırpmaya yerlerinde hoplamaya ve dans etmeye
başladılar.
Seana çok mutluydu, “İyi ki varsınız dostlarım, siz
dostlarım doğum günümün en değerli hediyelerisiniz!” dedi ve dostlarıyla
kucaklaştı.
Uzaylı kaplumbağa bir sürprizleri daha olduğunu söyleyerek
Anka’dan yıldızlara uçmasını rica etti. Anka uzay gemisi yıldızlar arasında
gezerken Seana, ejderha, dinazor ve yunuslar yıldızların ve kozmosun
güzelliğini seyredaldılar.
Ertesi sabah Seana sıcacık yatağında uyandı ve “teşekkür
ederim uzaylı kaplumbağa, teşekkür ederim Anka, teşekkür ederim dostlarım, bana
harika bir doğum günü yaşattınız! İyi ki vardınız!” diyerek gülümsedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder