8 Eylül 2009

Kadın Kucaktır!


Parıltılı yıldızların süslediği görkemli elbisesini giyen Kozmos Anne, tüm galaksileri kucaklar.
Kendi koca merkez Yüreğine kıvrılan Samanyolu Anne (Milk Way – aslında Süt Yolu), Dünyayı, Güneşi ve nice gezegenleri kucaklar.
Kozmosun sevgilisi çocuk yürekli Dünya Anne, tüm doğasını ve insanlığı kucaklar.


Kadın – Anne ise, kendi koca Yüreğiyle Kozmosu, Süt Yolunu, Dünyayı, insanlığı, sevgiliyi, bebeği kucaklar.


Gece kumsalda, denizin ıssız soğuğunda göğe kaldırdı yüzünü kadın ve ışıl ışıl çocuklarını kucaklayan o ağır, o koca karanlığa baktı. Ne huzurlu bir güzellikti, ne sessiz bir hizmetti ve ne yüce bir sevgiydi Kozmos Anneninkisi, diye düşündü. O anda yüreği büyüdü, büyüdü, büyüdü; kendini Kozmos Anne’nin kendi gibi hissetti, harmanı sevgi olan büyük ateşli o yürekle sıcacık hissetti. Kozmosu kucakladı Kadın!


Yorucu bir günün sonuydu, iple çekmişti bu anı… Kendini henüz sabahın kıvrımlarını taşıyan yatağına bıraktı. Gözlerini kapadı ve bir düş görüverdi kadın. Süt Yoluydu gördüğü, Süt Yolu aynı anda ne kadar sonsuz büyüklükteydi ve ne kadar küçük: Minicik çocuğu Dünyanın sıcak kucaklı, büyük Annesiydi Süt Yolu. Aynı anda koca Kozmosun bir minik bebeğiydi. Bebek misali aldı kadın onu kucağına, sardı, kucakladı, salladı hafifçe… Süt Yolunu kucakladı Kadın!
Hamileliğinin son aylarıydı, kocaman oldu karnım, diye düşündü. Biraz dinlenmek için oturduğu koltuğa sırtını yasladı. Karnını okşamaya başladı. Ama o da ne! Her dokunuşunda başka başka şeyler hissediyordu! Bir dokunuşta kırlarda çiçeklerin ipeksi başlarını okşuyor gibi, bir başka dokunuşta bir dağın sert ama güçlü sevgisini yaşıyor gibi, bir başka dokunuşta denizin yumuşak dalgalarına dalar gibi hissediyordu. Çok geçmeden anladı kadın, gülümsedi ve iki koluyla karnına sarıldı. Dünyayı kucakladı Kadın!


Kahraman kadın! Kimi zaman barış temsilcisi oldu küçük yaşta, işte Samantha Smith, kimi zaman yaşamını adadı barışa, işte Rahibe Teresa. Kimi zaman eşitlik aradı kadına, işte Clara Zetkin, kimi zaman bilime adadı hayatını aşkla, işte Marie Curie. Kimi zaman cesareti Dünyayı aştı, işte Valentina Tereshkova, kimi zaman cesareti dağları aştı, işte Junko Tabei. Kimi zaman kutsal çocuğuna analık yaptı, işte Meryem Ana, kimi zaman kültüre analık yaptı, işte Yekaterina Dashkova… Her ne zaman yüreğinin ateşiyle ileri atılsa, insanlığı kucakladı kadın!


Yağmur yağıyordu kirpiklerine. Kadın sevgiliyi bekliyordu yanan yürekle. Karanlıkta bir gölge belirdi, kadının yanına geldi. Uzun uzun kucaklaştılar. Yemişini kucaklayan meyve gibi yumuşak… Balıklarını kucaklayan deniz gibi gürül gürül coşkulu… Yürek Tapınağında gibi huzurlu… Yıldızları kucaklayan gece gibi sessiz… Birbirine karışıp tek olmak, belki de yok olmak ister gibi… Bir damla olup kendini sevgi okyanusuna adar gibi hissetti ve kadın sevgiliyi kucakladı.


Anneydi. Her gün değil her an ruhundan, canından, bedeninden katarak emek veriyordu. Bedeni tüm bu yaptıklarına yetişemiyordu ama o sıcak yüreği ateşliyordu onu! Annenin sıcak yüreğinin üstesinden gelemeyeceği hiçbir şey yoktu! Tüm insanlığa herkes her an böyle hizmet etse, diye düşündü, nasıl da sevinçli bir bebeğe dönüşürdü dünya! Bebeğinin yanına, yeryüzündeki en kutsal mabede girer gibi temiz duygularla, temiz düşüncelerle, temiz bir zihinle yaklaşırdı. Bebeğin, Sevginin en Saf ve Kutsal Temsilcisi olduğunu bilirdi. Sadece sütüyle değil, yürekten yüreğe akan sevgi sularıyla beslerdi bebeğini. Göklerden yüreğine dolan o şelalenin sevgi sularını hiç kirletmeden bebeğine yöneltirdi… Kimi zaman dansla, kimi zaman müzikle, kimi zaman şarkılar söyleyerek ama her zaman sevinçle kucaklardı ve işte kadın bebeği kucakladı.


Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun!


Ey Kadın! Kucağın her an büyüsün aşkla, sen hep daha çok sev ve kucakla!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder