17 Aralık 2010

Kahraman Kadın Olmak... Bölüm 3 - Kadın ve Bilim

MARIE CURIE


Albert Einstein O'nun için şöyle der:
"Madam Curie ile yirmi yıl boyunca arkadaşlığımın olması benim için çok büyük bir şanstır. Onun insani güzelliğine artan bir hayranlık beslerim. Güçlülüğü, kararlılıkla çalışması, kendisine karşı sert davranması, objektifliği, şaşmayan tahminleri… Bütün bunlar çok nadir olarak tek bir insanda bulunur. Her an kendisini toplumun hizmetçisi gibi hissetti ve katı alçakgönüllülüğü nedeniyle hiçbir zaman kendiyle övünmedi. Toplumsal sorunlar ve eşitsizlikler onu sürekli rahatsız etti. Bu onun dış görünüşünün sert olmasına yol açtı. Onu tanımayanlar tarafından kolayca yanlış anlaşıldı ve hiçbir şekilde giderilemeyen bir merak uyandırdı. Bir şeyin doğru olduğuna karar verdiği anda, tam inanç, cesaret ve aşırı bir kararlılıkla bu kararını uygulardı.


Hayatının en büyük bilimsel başarısı, radyoaktif elementlerin bulunması ve izole edilmesidir. Bu başarıların tamamlanması sadece Marie’nin yeteneği sayesinde değil, aynı zamanda akla gelebilecek en zor ve deneysel bilim tarihinin tanık olmadığı kadar ağır koşullar altında büyük bir kendini adama ve kararlılıkla başarılmıştır. Eğer Avrupa'nın entelektüellerinde, Madam Curie'nin karakterinin sağlamlığından, cesaret ve özverisinden birazcık bulunsaydı, Avrupa'yı daha parlak bir gelecek bekliyor olacaktı."

Marie Sklodowska Curie (7 Kasım 1867 – 4 Temmuz 1934), Polonya’da doğmuştur ve Dünyaca ünlü fizikçidir. Radyoaktivite üzerine yaptığı çalışmalarla iki kez Nobel Ödülü kazanmıştır. 1903 Nobel Fizik Ödülü ve 1911 Nobel Kimya Ödülü sahibidir ve Radyoaktivite biliminin kurucusudur. Çalışmalarıyla Fizik Bilminde çağ açan Curie, Nobel Ödülü'nü alan ilk kadındır ve bu ödülü iki kere alan ilk bilim insanı olmuştur.

Marie, 1891 yılında Sorbonne Üniversitesine girer ve açlıktan bayılacak kadar maddi olanaksızlıklar içinde olmasına rağmen sınıfının en başarılı öğrencisi olur.

1895'te Fransız kimyacı Pierre Curie ile evlenir. Pierre Curie, piezo-elektriği keşfeden bilim adamı olarak tanınmaktadır. Eylül 1897'de ilk kızları Irene dünyaya gelir. Marie Curie, Uranyumla yaptığı deneyler sonucu radyoaktiviteyi keşfeder. Toryumun radyoaktif özelliğini bulur. 1898 yılında Marie ve kocası yeni bir radyoaktif elementi keşfederler ve bu yeni elemente ‘Polonyum’ adını verirler.

1898 yılı sonlarında Curie'ler ‘Radyum’ olarak adlandırdıkları, çok daha aktif elementi elde ederler. Sadece 0,1 gram Radyum elde edebilmek için tonlarca cevheri dört yıl boyunca defalarca saflaştırırlar ve tüm kendi birikimlerini de bu iş için harcarlar.

Aynı yıl, tarihte Nobel Ödülü alan ilk kadın olur: 1903 yılında Marie ve Pierre Curie, A.H. Becquerel ile birlikte radyoaktif maddeler üzerine yaptıkları çalışmalardan dolayı Nobel Fizik Ödülünü kazanırlar. Bu başarıdan dolayı İngiliz Bilimler Akademisi tarafından kendilerine madalya (La Médaille Devy) verilir. Böylece Marie Curie sadece üstün yetenekli bilim insanlarına, olağanüstü başarıları nedeniyle verilen bu madalyayı alan ilk kadın olmuştur.

1904 yılının sonlarına doğru ikinci kızları Eve doğar. O sıralar Marie ve Pierre, radyasyondan kaynaklanan rahatsızlıklar geçirmeye başlarlar. Radyumun dokuya verdiği zarar, araştırmacılar tarafından kabul edilmeye başlanmıştır. Aynı zamanda, radyumun kötü dokulara uygulanarak tedavide kullanılabileceği fikri de bu dönemde doğar.

1906’da bir trafik kazasında kocasını kaybeden Madam Curie, 1908'de Sorbonne Üniversitesi'ndeki ilk kadın profesör olur. Madam Curie, 1911 yılında, Radyum ve Polonyumu keşfinden dolayı, ikinci Nobel Ödülünü Kimya dalında almıştır ve böylece iki Nobel Ödülüne sahip ilk bilim insanı olmuştur. Yaptığı çalışma bir elementin radyoaktif işlemlerden sonra başka bir elemente dönüşebileceğini gösterir ve bu kimya alanında yepyeni bir sayfadır. Marie Curie, bu başarılarının yanı sıra bilim dünyasında bazı sıkıntılar da yaşar; örneğin tümü erkeklerden oluşan Fransız Bilim Akademisi, Curie’nin üyeliğini reddeder.

1914 yılında Paris Üniversitesi'nde Radyum Enstitüsü kurulur ve Marie Curie bu enstitünün ilk müdürü olarak atanır. Hayatı boyunca Radyumun tıptaki önemine dikkat çeker. I. Dünya Savaşı sırasında kızı Irene ile birlikte, genç kadınlara X-Işını Teknolojisini öğretir. Ayrıca fizik tedavi uzmanlarına, savaş ortamında radyoloji ekipmanını nasıl kullanacaklarını gösterir. Bu eğitimler sırasında kızı ve kendisi yüksek dozda radyoaktif ışının etkisinde kalırlar.

1920'li yıllarda bilime katkısını sürdürür. Varşova'daki Radyum Enstitüsü'nün kurulmasında önemli rol oynar. Başkan Herber Hoover'ın kendisine verdiği 50.000 dolar ödülün tamamını, Varşova'da yeni kurulan laboratuara Radyum almak için harcar.

Yaşamının son yıllarını Paris Radyum Enstitüsü’nü yönetmekle geçiren Madam Curie, yıllarca radyoaktif maddelerden yayılan radyasyonunun etkisinde kalmış olmanın neden olduğu kan kanserinden ölür. Radyoaktivite alanındaki üstün çalışmalarından dolayı, radyoaktivite birimlerine "Curie" denilmektedir.

Çok sonraları 1944’te bulunan 96. Elementin adına ‘Curium’ adı verilmiştir ve adı Lubnin’de (Maria Curie-Skłodowska University) ve Paris’te (Curie Institutes) yaşatılmaktadır. Ayrıca Marie Curie’nin yaşamını anlatan kitaplar, tiyatro oyunları, filmler bulunmaktadır. Kendisine duyulan saygıdan, Marie Curie için “Saygıdeğer Bir Kadın: Marie Curie” anlamında “Marie Curie – Une Femme Honorable” gibi çeşitli özel ifadeler kullanılır.



SOFIA KOVALEVSKAYA

Sonya Kovalevsky olarak da bilenen Sofia Vasilyevna Kovalevskaya (15 Ocak 1850 – 10 Şubat 1891), Rusya’nın ilk kadın matematisyenidir. 1889’da, Avrupa Profesörler Birliğine katılan ilk kadındır.

Kovalevskaya, Matematik Bilmi üzerine Rusya dışında çalışabilmek için, genç bir paleontoloji öğrencisi olan Vladimir Kovalevsky ile evlenir ve tüm dostlarını ve kardeşini Rusya’da bırakarak eşi ile yurtdışına çıkar.

Sonya, o zamana kadar bayan öğrenci almayan Almanya’daki Berlin Üniversitesi’ne girerek, Karl Weierstrass’dan özel dersler almayı başarır. Üstelik 1874’te Göttingen Üniversite’sinden Üstün Başarı ile Doktorasını alır. Aldığı doktoranın derecesi “Summa Cum Laude” olur; bu derecenin anlamına göre, başarıları o kadar etkileyici idi ki, Üniversite, Doktora verirken onu sözlü veya yazılı hiçbir sınavdan geçirmeye gerek görmemiştir.

1880 yılının sonlarına doğru Sonya, İsviçre’de Stockholm Üniversitesi’nde Özel Doçent olarak çalışmaya başlar. 1888’de Satürn gezegeni halkalarının dinamiğinin analizini içeren çalışmaları ile Fransa Bordin Ödülü’nü kazanır. 1889’da İsveç Bilimler Akademisi’nden bir ödül kazanır. Aynı sene, hem Stockholm Üniversitesi’ne Profesör olarak kabul edilir, hem de Rusya Bilimler Akademisi’ne kabul edilir.

Ayın bir kraterinin adına, onu onurlandırmak için “Kovalevskaya Krateri” ismi verilmiştir. Kovalevskaya’dan alınan ilham ile, özellikle genç kızların matematikle bilimsel olarak daha yakından ilgilenmeleri için çalışan Matematik Bilimleri Kadınlar Birliği kurulmuştur. Bu Birlik Sonya’nın çalışmalarının kapsamlı detayını ve önemini insanlara anlatır. Ayrıca, kadınların Matematik Bilmine sağlayabileceği katkının öneminin altını çizmektedirler.


VALENTİNA TERESHKOVA

Valentina Tereshkova (6 Mart 1937 - ), Rus Kozmonottur. Batı Rusya’da Yaroslavl’da küçük bir köy olan Bolshoye Maslennikovo’da doğan Valentina Tereshkova uzaya çıkan ilk kadındır.

Dul bir annenin 3 çocuğunun en küçüğüdür. Annesi çocuklarını tek başına büyütmeye çalıştığı için, Valentina annesine yardım etmeye çalışır ve bu nedenle 10 yaşına kadar okula gidemez.

Valentina gökyüzü ile ve uçmakla ilgili hayaller kurar. 17 yaşında, annesi ve ablasının çalıştığı tekstil fabrikasında çalışmaya başlar ve aynı zamanda paraşütle atlama ile de ilgilenir. Bu ilgi sonucu tekstil fabrikasının paraşüt kulübünü kurar.

Yuri Gagarin’in 1961’deki tarihi uçuşundan sonra, Sovyet Uzay Programını yöneten Mühendis Sergey Korolyov, bu defa uzaya bir kadını göndermek ister. Kadın ve erkeğin eş başarılar göstermesini teşvik etmek Sovyet İdeolojisine uygun olduğu için bu fikir kabul edilir. Sovyetler Birliği, Uzay Programını kadın gönüllülere açar ve Valentina gönüllü olur. Paraşütle uçuş tecrübesi sayesinde Uzay Programına seçilir.

Seçilen adaylar yoğun bir eğitim programına girer. Programda ağırlıksız uçuşlar, paraşüt atlamaları, izolasyon sınamaları, merkezkaç sınamaları, roket kuramı, uzay mühendisliği ve pilotluk eğitimi bulunmaktadır. Valentina, uzay programındaki zihinsel ve fiziksel eğitimleri çok yorucu ve zor bulur ama kararlılığı ve azmi ile dayanır.

13 Haziran 1963’te ‘Vostok 6’ ile uzaya gider. Uzaya solo uçuş yapan ilk kadın ve ilk sivil olmasının yanı sıra, uzayda uzun zaman kalan tek kadın olur.

“Bir defa uzayda olunca, Yeryüzü’nün ne kadar küçük ve hassas olduğunu idrak ediyorsunuz!” diyen Tereshkova, yaklaşık 3 günlük bir uçuştan sonra dünyaya döner. Valentina Tereshkova, o zamana kadar uzaya giden ABD'li astronotların toplam süresinden daha fazla süre uzayda kalmıştır.

1965’te yeni bir uçuş teklifi geldiyse de, bu uçuş iptal olunca bir daha uzaya gidemez.

Tereshkova, başka bir kozmonot olan Andrian Nikolayev ile evlenir. Bu evlilik bilimsel amaçla yapılır ve evliliğin amacı iki kozmonotun normal evlilik hayatı sürdürebileceğini, evlat sahibi olup olamayacağını test etmektir. Kızları Yelena, annesi ve babası uzaya gitmiş ailede doğan ilk çocuk olur. Fakat daha sonra Tereshkova ile eşi ayrılır ve bir süre sonra Tereshkova ikinci evliliğini yapar.

Valentina Tereshkova, şu anda Rusya Hükümeti Uluslararası Bilim ve Kültür Birliği’nin başındadır. Bu Merkez Rusya ve diğer ülkeler arasında bilimsel ve kültürel araştırmalar ile organizasyonlar yapan bir kurumdur. Geçtiğimiz senelerde bu organizasyon 38 değişik ülkede çalışmalar yapmıştır. En yeni projelerden biri, 12 Ağustos 2000’de denizaltı kazasında batan Kursk’un kazazedelerinin çocuklarına psikolojik destek verme amacıyla Berlin ve Viyana’ya göndermek olmuştur. Ayrıca Rus dilinin yaygınlığını artırmak için çalışmaktadırlar.

Valentina Tereshkova, Birleşmiş Milletler Altın Barış Ödülü, Uluslararası Simba Kadın Hareketi Ödülü, Joliot-Curie Altın Madalyası, Londra’da Yılın Kadını Ödülü, Sovyetler Birliği'nde Sovyet Kahramanlık Nişanı ile ödüllendirilmiştir.
Ay'daki bir kratere “Tereshkova” adı verilmiştir.

 
YEKATERINA DASHKOVA


Prenses Yekaterina Romanovna Vorontsova-Dashkova (17 Mart 1743 – 4 Ocak 1810), Rusya’nın aydınlanmasında büyük rolü olan bir kadındır. Kendi zamanında kendi başına birçok işi başlatan ve tamamlayan bir önderdir. Kendi tarafından kaleme alınan hayatı, 1840 yılında Londra’da iki cilt halinde yayımlanmıştır.

Yekaterina, Senato üyesi Kont Roman Vorontsov’un üçüncü kardeşidir. Ayrıca amcası ve kardeşi bakandı. Yekaterina, küçük yaşından itibaren olağanüstü iyi bir eğitim görür ve bu sayede, henüz küçükken bile kendi yeteneklerini gösterip ve kendi beğenilerini ifade edebilir.
Moskova Üniversitesi’nde eğitim görür. 1762 yılında Kraliçe İkinci Catherine’nin asistanı ve böylece en yakın arkadaşı olur.

Sürekli Aydınlanma Edebiyatı okur ve yazarlar ile tanışmak için Batı Avrupa’da birkaç yıl geçirir. 1768’de çıktığı Avrupa turunda, Diderot,Voltaire, Adam Smith gibi aydın, bilgin ve yenilikçi yazarlar ve filozoflarla tanışır ve onlarla arkadaş olur.

1781’de Benjamin Franklin, Yekaterina Dashkova’yı Amerikan Filozofi Derneği’ne davet eder ve Dashkova bu derneğe katılan ilk kadın olur.

Dashkova, tüm bilgi ve yeteneklerini Rusya’nın aydınlanması için kullanmaya çalışır. St.Petersburg Bilim ve Sanat Akademisinin Direktörlüğüne atanır. Ayrıca 1784 yılında, talebi üzerine kurulan Rusya Bilimler Akademisi’nin ilk başkanı olur. Dashkova dünyada, Ulusal Bilimler Akademisinin başına geçen ilk kadındır.

Akademik Bilimsel Araştırmalarla 6 ciltten oluşan Rusça Dil sözlüğün hazırlanması için, proje başlatır. Projenin planını hazırlar ve sonra uygulamaya alır. Yekaterina sürekli birşeyler yazmış ve bunları yayımlamıştır. Bazı şiirler ve dramatik oyunlar yazan Yekaterina, ayrıca Rus diline eğitim, gezi, tarım konularında birçok kitap çevirir. Bunların yanısıra birkaç gazetenin yayımlanması ve editörlüğü ile ilgilenir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder